Ana içeriğe atla

17 Mayıs 2015 - Çekmeköy Ultra Maratonu 45K

Merhaba. Bu yazıyı benim gibi Ultra koşulara yeni yeni merak saranlar için ve çektiklerimi unutmamamı sağlasın diye yazıyorum.
Yol bisikletim ile mutlu mesut yaşarken nerden çıktı bu koşmak ;
Aynen  şu şekilde oldu, 2013 kışıydı sanırım hava yağmurlu kasvetli ve bisiklet için hiç uygun olmayan bir akşamüstü evde kobay fareleri gibi makara ( Roller ) çevirmekten sıkıldığım bir an koşunun iyi bir alternatif olabileceğini düşünüp üstüme eşofman, yağmurluk artık ne bulursam giyip dışarı fırladım. İstanbul Küçükyalı'da sahile yakın bir bölgede oturmanın avantajı ile Maltepe'ye doğru ne yaptığımı pek anlamadan 8k koşup sıçana dönmüş şekilde eve attım kendimi, hiç de fena sayılmazdı bisikletimde kullandığım Garmin500 gps-km sayacı ile tüm verileri de inceleyebilmiştim.
Sabah ayak tabanlarımda ağrı ve olması zaten beklenen et kesikleri ile uyandım ama bu zaten olması gerekenlerdi ve hiç umursamadım. Birkaç gün sonra yaptığım koşu hakkında bisikletten bir arkadaşım ile sohbet ederken o da bana katılmak istediğini söyledi ve bu sefer Caddebostan - Dalyan arasındaki tartan pistte 3,5 tur atarak 10k koşmaya başladık o kadar eğleniyorduk ki haftada 3-4 gün bunu tekrarlamaya başladık, bu km.leri bu kadar rahat koşabilmemiz de sanırım bisikletten edindiğimiz kondisyon sayesindeydi ve koşu hayatım bu şekilde başlamış oldu 2 yıl boyunca yanlış antremanlar yüzünden yaşanan sakatlıklar, çeşitli sebepler ile verilen aralar derken farkettimki içimdeki koşucu devam etmek istiyor bende onu kırmadım ve yine bisikletten tanıdığım arkadaşım Deniz Cengiz ile Aydos'un tepelerinde koşmaya başladık. İşteeee aradığım standart buymuş arazide olmak insanın gerçekten çok daha huzurlu olmasını sağlıyor temiz havada yapılan bu koşular git gide daha uzun mesafeler koşma arzumu körüklemeye başladı, ilk önce 22k yapabilirmiyim dedim evet kolay da oldu o zaman 32k denemeliyim dedim o da oldu ama 25 den sonra zorlanarak tamamlamıştım. Bu arada sert zeminde sık sık başıma gelen diz ağrıları arazide pek başıma dert olmuyordu ve bunun keyfi ile yeni hedefler aranmaya başladım....
İnternette arazi koşuları hakkında yazılar okuduğum bir gün 5. Çekmeköy Ultra Maratonu ilanını gördüm 30k - 45k ve 60k vardı 30u zaten koşabilmiştim 60 uzun ve 45k sanki daha uygun diyerek hemen kayıt oldum işte ondan sonra aldı bir korku, yahu ne yapacaktım şimdi. Daha önümde 2 ay vardı başladım araştırmalara ilk önce antreman programını bulmam gerekiyordu okuduklarımı birleştirerek kendimce bir program yaptım ilk ay haftada 4 gün koşu antremanları yapacaktım bir hafta 10k-15k-7k-10k diğer bir hafta 10k-7k-20k-7k gibi koşular yapacaktım son ay ise okuduklarımdan çıkardığım netice sonrasında her hafta koşucağım 45k'ın üzerinde km toplamam gerekiyordu haftada 55-60 k gibi  bende yarışın son 3-4 gün öncesine kadar bu sistemde koşmaya başladım.Bir yandan da gerekli malzemeleri araştıyordum, çanta, yeni bir ayakkabı, yarış esnasında gerekli olabilecek gıda malzemeleri vs.
İlk önce Decathlon spor mağazsından 2 lt.lik su mataralı Quechua marka sırt çantası aldım bu çanta benim gibi bir acemiyi hiç sıkıntıya sokmadı cepleri çok kullanışlı ve rahat bir çanta. Aynı mağazadan koşu Tshirt'ü, jel ve enerji barlarınıda aldım. Ayakkabı için ise uzun zamandır kullandığım Asics'lerin ömrünü tamamladığını düşündüğüm için ise yaptığım incelemeler sonunda Salomon markasına bakmaya karar verdim ve bu ayakkabıların satıldığı en az 4-5 mağazaya gittim tüm satıcılar ağız birliği etmişcesine arazide koşucaksam Salomon SpeedCross 3 modelini almamı söylediler bende Bağdat Caddesi Slalom Sport'tan bu ayakkabıları aldım gerçekten ufak tefek ağrılar haricinde ayakkabı bir sorun çıkarmadı ama yarış sonunda farkettimki ayakkabının 2 dişi kopma derecesinde tabandan ayrılmaya başlamıştı, bende bunun üzerine satıcıya gittim, satıcı bunun kullanıcı hatası olduğunu söyleyerek konuya girdi bende ayakkabının bu zorlu koşullarda kullanılmak için yapıldığını hatırlatmaya çalıştım üstelik bu kadar kısa sürede olan bir hasarın böyle önemli bir firma tarafından en azından prestijini düşünerek düzeltilmesini beklerdimki buradaki durumda kullanıcının herhangi bir hatası bulunmamakta neyse 2 haftalık bekleme süreci sonucunda herhangi bir üretim hatası olmadığını belirten bir yazı ile ayakkabıları geri verdiler . Salomon gerçekten satışdan sonra hiçbir şekilde müşterisi ile ilgilenmiyor özellikle Bağdat caddesi Slalom Sport mağazası iyi hizmet vermek ilkesinden uzak bir mağaza alışverişlerinizi başka mağazalardan yapmanızı tavsiye ediyorum.

Ve geldi çattı 17 Mayıs 2015.

Yarış sabahı uyandığımda amacım akşamdan planladığım gibi bir kahvaltı hazırlamaktı bol peynirli bir yumurta ve kahve fakat ne olduysa buzdolabını açtığımda oldu orada 1 tane nektarin duruyordu o heyecan ile bana tadının keyif vereceğini düşünerek hemen oracıkta kahvaltımı hazırlarken kendilerini yuttum, bunun nelere sebep olduğunu birazdan anlatacağım. Yemek konusunda araştırmalarıma kendim uymasamda yapılması gerekenler olarak şunlar yazılıyor. Vücunuza ne yarıştan bir önceki gece ne yarış sabahı ne de yarış sırasında, alışık olmadığı bir madde sokmayınız, jel ve bar gibi yarış sırasında kullanacağınız takviyeleride mutlaka önceden denemiş olun, bunları ilk kural olarak belirlemeniz çok önemli yoksa benim gibi küçük bir nektarin yüzünden yarışın ortasında çok sancılı karın ağrıları ile yarışmak zorunda kalabilirsiniz. Çantamı geceden hazırlayarak sabaha birşey bırakmadım,  yarış parkurlarında hangi km.lerde istasyonlar olacağını açıkladıklarından kaç tane bar kaç tane jel tüketmem hangi km.de takviyeyi yapmam gerektiğini kafamda belirlemiştim ve buna da yarış boyunca uymaya gayret ettim. Çantama ek olarak biraz pamuk ve yara bantıda aldım, kullanmam gerekmedi ancak yarış kuralları gereği yanınızda bulunması gerekiyor. Çantamdaki suluka suyu yarış öncesi doldurdum böylece suyun biraz daha geç ısınmasını sağlamış oldum. Start sırasında beklerken Alper Kılavuz'a rastladım kendisi Ultra koşularda çok tecrübelidir, ondan yarış hakkında bilgiler ve tavsiyeler aldım yarış öncesi bu sohbet bana iyi geldi. Artık koşma vakti gelmişti...
Start'ın verilmesi ile birlikte koşu başladı, Alper'in tavsiyelerine uyarak uygun bir hız nabız aralığı bularak koşuyordum ama ne olduysa bir anda tempom yükselmeye başladı sanırım acemiler bu hatayı hep yapıyor, ya heyecandan yada diğer koşucuların hızlarından etkilenerek kendi hızlarının dışına çıkıyorlar. Sonuçta 20.km deki istasyona kendimi nasıl attığımı bilmiyorum,  masada ne varsa silip süpürmeye başladım. Bu kısacık mola tekrar canlanmamı sağladı zaten tüm motivasyonumu bu ara istasyonlara göre planladım, herşeyi kafanızda hazır hale getirmeniz gerçekten çok önemli. İlk 20k'da yollar belli yerlerde hiç fena değildi ama bazı yerlerde ise o kadar taşlı ve bozuktu ki ayakkabı seçiminiz bu yüzden çok önemli tabanlarının güçlü olması gerekiyor ancak aynı zamanda darbeyi iyi emmesi lazım aksi takdirde perişan olabilirsiniz bence standart bir koşu ayakkabısı ile atlatılabilecek bir parkur değil, Aydos'da koşarken sıkıntı olmayabilir ama Sevgili Bakiye Duran'ın bu güzel rotası için ayakkabı seçimi çok önemli.
Sırada diğer istasyona kadar 10km vardı, kendimi, yahu bu senin için nedir ki diyerek motive etmeye çalışıyordum sonuçta herzaman 10k koşabiliyordum ama km.ler üst üste bindikçe ve alışık olmadığınız bir nem ve sıcakla karşılaşınca işler değişmeye başlıyor bu yüzden mataranızdaki suluku iyi değerlendirin bol bol sıvı alın takviye edin ve benim yapmadığım ama yapanların faydalı olduğunu söyledikleri yanınızda tuz eloktrolit tableti bulundurup suyunuza karıştırabilirsiniz ama bununla ilgili hiçbir bilgim yok fakat ilk fırsatta denemeyi düşünüyorum. Bu bölümde bir önceki ay İznik'te 130k koşmuş Özgür isimli bir arkadaş ile birlikte koşmaya başladık rota üzerinde bilgili olduğu için onunla sohbet iyi geliyordu neler ile karşılaşacağımızı anlatıyordu ardından sohbet mohbet derken sıradaki istasyona vardık. Ohhhhh,  çok şükür istasyona varmıştım. Hemen depolarımı doldurmaya başladım, burada biraz fazla oyalandım ve 30.km.den çıkış yapmaya hazırlanırken Özgür hadi kolay gelsin dedi ve bir daha kendisini göremedim...

Bundan sonrası sorun değildi topu topu 15km. en azından ben öyle düşünmüştüm ama yaaa işte kafada  düşündüğün gibi olmuyormuş meğer, önümde 6km vardı sıradaki istasyon için ve bitmek bilmeyen tırmanışlar başladı inadım inat yürümeden koşmaya çalışıyordum, işin açıkcası o an bile farkında olduğumu sanmıyorum ama koştuğumu düşünürken büyük ihtimal sürünüyordum...
Tırmanışı bitirip düzlüğe geçtiğimde yanımdan bayan bir sporcu geçti onu kendim ile kıyasladığımda farettimki çok yorulmuştum molaya ihtiyacım vardı cebimdeki gıda takviyelerinin sonuncusunu orada kullandım ve son bir hamle ile 36k istasyonuna ulaştım. Bu istasyonlar benim için gerçekten büyük motivasyon oldu farkettimki ben yemeden içmeden çok mutsuz bir adamım ve her istasyonda nasıl bir ihtiyaç hissettiysem limon dilimlerine saldırdım limonları resmen yuttum yanında bisküvi ve krem çikolatalardan yiyebildiğim kadar yiyip son 9 km. için yola çıktım.
Son 9 km.nin bitmemesi için hiç bir sebep yoktu ama hep bahsedilen duvar karşımdaydı ben hızımı arttırmaya çalıştıkça o önümde daha sert bir şekilde duruyordu bir türlü finish noktasının yerini kestiremiyordum bitmek bilmiyordu, sadece suyum vardı ama onu içmek bile zor geliyordu adımlarım sanki boşluğa atılan adımlar gibi hissizdi  ve git gide güçsüzleşiyordum, yine iş mental kısma geçmişti anlayacağınız. Yapmam gereken kalan mesafeleri düşünmeden aklım ve bacaklarım arasında geçecek oyun başlatmaktı, ikisininde söz hakkı vardı ama oyunu kazanmak için finish çizgisini görmeleri gerekiyordu sonunda oyundan hepsinin galip çıkmasını sağladım yarı koşarak yarı yürüyerek finishe gelmeyi başarmıştım. En güzel kısmı da orasıydı, yüzlerini hatırlayamadığım dostlar alkışlar ile karşıladılar. Ardından madalyamı aldım, O madalya da Alp abisinin biriciği Zeynep Karakaş'a aitti, çünkü bu yarışı onun bana verdiği güç ve destek ile koşmuştum. 45km.yi 5 saat 55 dakikada tamamladığımda,  geriye kalan tatlı bir yorgunluk, ufak tefek çizikler ile hatıralar oldu. Şimdi yeni hedefler belirleme zamanı, Sırada ise; Kapadokya Ultra Trail 60K. var . Bu yarışa hazırlanmak içinde 2 ayım kaldı bakalım başımıza neler gelecek, tekrar görüşmek üzere.
Karşınıza çıkacak tüm mesafeleri sağlık ile tamamlamanız dileği ile...
Alp ASLAN...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salomon Kapadokya Ultra Trail 116 KM 3400M+

YİNE YENİDEN GÜZEL KAPADOKYA… 2015 yılında Kapadokya Ultra maratonunda 60 km koşup finish çizgisine geldiğimde 110 km için hazırlananları izleyip, inanılmaz bu çılgınlık demiştim ancak kendime itiraf edemesem de içimde bir yerlerde bunu yaşama arzusu çoktan alev almıştı bile… ÜŞÜYORUM… Üzerinden 2 gün geçti, yarış 22 Ekim günü başladı, benim için 23 Ekim 05:40 da bitti. Bugün 25 Ekim ve ben hala üşüyorum düşündükçe de   içim donuyor. Neyse en iyisi baştan başlamak hadi 1 Ocak 2016’ya dönelim… HAZIRLIKLAR Bu yarışa hazırlanmanın en iyi yolu antremanların arasına yarışlar koymaktı ve ilki 16 Nisan tarihindeki İznik Ultra 80k oldu. Bu yarış için 3 aylık bir program uyguladım ardından 3 yarışa daha katıldım Mayıs ayında Çekmeköy ultra 60k, 26 Haziran Sapanca ultra 50K ve son olarak Eylül ayında Kaçkar ultra 64K . Doğa harikası Kaçkar ultra zorluk derecesi ile gerçekten müthiş bir antreman olmuştu fakat yarattığı yorgunluk 1 ay sonra başlayacak Kapadokya ultra

ÇEKİRDEK - Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017

Senin için çekirdek yemek kadar kolay, kulağa hoş geliyor aslında, koş gitsin, sen ne kilometreler katettin bunumu yapamayacaksın, belki de yapamam belki de yaparım, haydi bu sefer de hislerimiz üzerinden bir ultra koşuya bakalım... Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017 120 kilometrelik Utmb/Tds maratonum 1 Eylül'de sona erdiğinde sıradaki hedefim aylar öncesinde belliydi, Türkiye'nin en iyi yarışlarından biri olan Kapadokya Ultra maratonunda 60k koşacaktım ancak daha önceki yıllarda 110k ve 60k parkurlarını tamamlamış olduğumdan 36k'da koşmaya karar verdim böylece hem tüm parkurları tamamlamış olacak hem de kendime daha kolay bir koşu ile ödül vermiş olacaktım. Kazın ayağı böylemi bunu daha sonra anlatacağım şimdilik yarış öncesine dönelim... Yarışlara mümkün olan en erken tarih ve saatte gitmeye çalışırım, ortama alışmak son hazırlıklarınızı rahat rahat yapmak çok önemlidir, bu sebeble 20 Ekim sabahı erken bir uçuşla güzel Ürgüp sokaklarının havasını teneffüs etmeye

Latmos Ultra 2021

Bodrum-İstanbul güzergahındaki Bafa gölü, birçoğumuzun mola verip çaylarımızı yudumlayıp yolumuza devam ettiğimiz bir su kıyısı gibi akıllarda yer eder. Geçen haftaya kadar benim içinde öyle olan Bafa gölü, Limitsensin'in düzenlediği Latmos Ultra Maraton'una katılmamla bambaşka bir çerçeveye büründü... Bafa gölünün arkasına geçmenizle birlikte sizi kucaklayan eski Karia yolu, aklınızı başınızdan alıyor... Yarış 10/17/45k.lık oldukça tırmanışlı ve sert zeminli parkurlarda koşulmakta. Organizasyon genel olarak oldukça başarılıyken, Otel ve pansiyonların kendilerine daha fazla yatırım yapmaları gerekiyor bu sebeple konaklama konusunda beklentilerinizi çok yüksek tutmayın. İleride Turizm bakanlığının da destekleri, biz koşucuların bölgeye yapacakları tanıtımlarla belki daha sevimli daha konforlu bir hale geleceklerdir... Yarışçılara özel birkaç not düşmem gerekirse, zemini iyi tutan ayakkabılar şart bunun yanında 17k parkuruna katılacaklar o kadar zorunlu malzemeyi taşımamak is