Ana içeriğe atla

SAVAŞ 1. Bölüm - İznik Ultra Maratonu 140K 2017

İznik ultra 140k maratonu gece 12de başlıyor bu sebeple 1-2 günü iyi bir şekilde dinlenerek geçirmeniz gerekiyor, mümkünse  erkenden İznik'e ulaşıp yarış kitlerinizi alıp kafanızı tamamıyla boşaltıp yarışa odaklanmanız en doğru hareket olacaktır. 
Ocak ayında yükseltmeye başladığım antreman tempoma Çekmeköy gece maratonunu da dahil ederek 45k.lık sağlam bir antreman yapmış oldum son 2 ay ise Bostancı - Kayışdağı arasındaki 400 mt irtifalı 20 km.lik rotayı koşarak bazen haftada 60 bazen 80 bir hafta da100 km.lik antremanlar yaparak hazırlıklarımı tamamladım. 

Son hafta bedenen hazır, kafaca huzursuz hissediyordum, ne yapmam gerektiğini, nasıl koşmam gerektiğini bilsemde ilk kez tam bir motivasyon içinde değildim. Hazırlıklarımı geçmiş yarışmalardan edindiğim tecrübelerle değil de çok sıradan bir yarışmış gibi el yordamı ile hazırladım, sınavdan bir gün önce ders çalışma azmi ile yanıp tutuşmuş öğrenci gibiydim. Besin takviyeleri özensiz hazırlanmış, tuz alımı atlanmış şekere dayalı bir diyet çantamdaki yerini almıştı. Ayakkabı konusunda huzursuzluğum devam ediyordu severek kullandığım nike terra kiger miladını doldurmaya başlamış ve 4mm topuk burun farkı aklımda soru işaretiydi bu yüzden kardeş modeli olan nike wild horse 3 leri kullanmaya karar verdim bir aksilik durumu için ise terra kigerları 55. Km.deki değişim alanına göndermek için ise drop bag çantasına koydum. 

Artık geriye yarış planlaması kalmıştı önceki gece şöyle bir yarış kontrol noktalarını ve oralarda olmam gereken saatleri gözden geçirdim eh çok kolaydı gün ışığını gör km.yi ortalama 6.30 dakikada  koş, beslenmeyi atlama. Gayet basitti koşup bitirecektim. Bende bu hazırlıklar ışığında 22 Nisan saat 00:00'da start alanındaki yerimi aldım, hava şartları gayet güzel beklenilenin aksine tam bir koşu akşamıydı.  Aynı parkurda koşacak Aydos537 takım arkadaşlarım Mehmet Ali Ok, Tanzer Satır, Nurkan Kurt ile yerlerimizi aldık takımımızın diğer üyeleri de yarın diğer parkurlarda yarışacak olsalarda bizleri uğurlamak için yerlerini almışlardı. Teşekkürler Serdar Ülker, Alpay Dede, Erhan Çetin ve Alper Kılavuz...

Koşmanın basit bir eylem olduğu düşünülsede start alanına geldiğinizde kusursuz bir ruh haline sahip olmanız gerekiyor, o andan itibaren sahip olduğunuz meslek yada sıkıntılı bir haftanın yükü ile ilişkiniz  yarış sonuna kadar kesilir artık sizler koşucusunuz ve buna uygun davranmanız gerekiyor ben bir şekilde odaklanmaya çalışarak start anını beklemeye başladım artık vakit gelmişti ne yaptıysam bu an içindi...
Alkışlar eşliğinde İznik'ten karanlığa doğru 64 kişi koşmaya başladık, heyecan, koşucu topluluğunu hızla ileri atsada saatimi kontrol ederek 6.30 pace hızımı koruyordum, bir kaç km sonra grubun sonlarında olmak gereksizce kafamdaki planları ters yönde  etkilemeye başladı biraz yüklenerek ortalarda kalmanın iyi olacağını düşündüm ve hızımı arttırmaya başladım 4. Km gibi çamurlu bir alandan zıplayarak geçerken bir anda herşey karardı 'Çat' kafa fenerim bozuldu yeni aldığım ve test ettiğim silva kafa feneri bu heyecana dayanamadı. Tüm hazırlıksızlığıma rağmen sırt çantamda yedek fener olması çok şaşırtıcıydı çünkü kulladığım kafa fenerinin yeterli olacağını ve 55 km kontrol noktasındaki çantamda olması gereken mikro usb kablo ile 2. Akşam için feneri tekrar şarj edecektim fakat sonradan hatırladımki teknik malzeme çantamı otelde unutmuştum neyseki yedek genaoute 140 lümen fenerim vardı tek dert şarj edemeyeceğim için gece boyunca düşük ışık modunda dikkatlice kullanmalıydım size tavsiyem elektronik ekipmanlarımızın bozulabileceğini unutmayın ve hazırlıklı olun.
Bu duraksamadan yararlanarak yağmurluğumu terlettiği için çıkartıp çantama yerleştirip uzun kollu bir içlik ve üstünde koşu formamla devam etmeye başladım yavaş yavaş tekrar koşanlara yaklaşırken tempom 5.45 - 6 pace arasında gidiyordu, 20. Kilometreyi geçerken bir anda duvar misali pek de kısa sayılmayacak bir yokuş karşımıza çıktı zor bela yokuşu tamamlayıp devam etmeye başladım bundan sonrası kolay görünüyordu Sölöz 70. Km'ye kadar düz bir parkur olarak sayabiliriz ancak beklenmeyen hadise bu arada oluyor ve  sağ ayağım hafifce ayakkabı ile birlikte esneyerek burkulur gibi oluyor ancak kurtardığımı düşünürken birden sızlamaya başlayınca, baskıyı sol ayağıma almaya başladım bu sefer de sol calf baldır bölgesi çekmeye başladı son çare olarak koşu stilimi değiştirmeye başladım üstüne hafif bir ağrı kesici alınca bir süre sonra rahatlamaya başladım ve gün doğumuna kadar düşük tempo giderken Nurkan ve Tanzer beni 55. Km Örnekköy drop bag noktasına yaklaşırken yakalayıp koş yürü şeklinde ilerlemeye geçtik bu kontrol noktası çok önemliydi burada yeni güne hazırlanacak ihtiyaçlarımızı giderecek ardından da 85 km.lik yolculuğa geçecektik ancak buraya yaklaşırken bacaklarım koşma emrine itiraz etmeye beni zorlamaya başladı koş yürü sonunda  kontrol noktasına ulaşıp Bakiye Duran hocanın bizleri karşılamasının ardından organizasyonun belkide en büyük zaafiyeti ile karşılaştık ne tuvalet ne kıyafet değiştirebileceğimiz bir alan vardı kişisel bakım ve ihtiyaçlarımı İznik gölüne karşı tedirgin bir şekilde hallettim bu arada sağ bacağım iyi sinyaller vermiyor sızlıyordu, takım olarak hazırlanıp kum alanda koşmaya başladık bir müddet sonra geri kalmaya yürümeye başladım sonra tekrar koşmaya çalıştım olmadı tekrar yürü koş derken artık koşamıyordum, sağ dizin tam arkasındaki eklemlerin arasındaki yumuşak doku olabildiğince gerilerek bacağımı açıp kapatmamı engelliyordu, önümde 80km koşulacak mesafe ve inişli çıkışlı patikalar vardı acil olarak karar vermeliydim 80 km.i zaman barajına takılmadan yürüyebilirmiydim ? Yürüyecektim bu ultraların tabiatında vardı kolay olması beklenemezdi ve kumluk alandan çıkarak asfalt alanda yürümeye başladım. Savaş başlamıştı ve artık kafamı hep meşgul etmeliydim kendi kendime oyunlar oynamaya başladım ilk önce koşuyu düşünmeye başladım yavaş koşamıyor olabilirim ama neden hızlı olmasın gibi saçma bir düşünceye kapılınca berbat müzik kulağım eşliğinde kendime sayılarla sesli olarak askeri bir tempo verip koşmaya başladım çevre ahalisi  eminim çok eğlenmiştir, sayı temposu ile 20 metre ilerleyip tekrar yürümeye geçme saçmalığına 40-50 metre dayanabildim bacağımı daha beter hale getirmek üzereyken buna son verip başka konulara yoğunlaşmaya başlayarak, İznik zeytinciliğini geliştirmek dahil bir çok konuya el atmaya başladım. 
Saat 10 -11 arasıydı sanırım geçen sene 85k parkurunda ayakkabılarımı çıkartmadan içinden geçtiğim dereye, bu gelişimde bunu bir fırsat olarak görüp ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkartıp buz gibi soğuk su ile bacaklarıma biraz masaj yaptım. Size tavsiyem böyle zorlu bir parkurda ayakkabı ile dere içinden geçerek kazanacağınız 5 dakika için ayaklarınızın sağlını riske atmayın evet bana önceki yıl bir şey olmamıştı ancak bu riske değermi düşünmeye değer. Neyse soğuk tedavimi yaparken 90km yarışı başlamış ve hızlı koşucular beni yakalamıştı bir anda yürüyüşüm renklendi sağımdan solumdan hızla geçen koşucular dikkatimi bacağımdan alırken hızlı yürümeye adapte olmaya çalışıyordum, ite kaka meşhur Narlıca'ya çıkan 8km.lik çıkışlı 7 km.lik inişli parkura ulaşmadan önceki Sölöz kontrol noktasına ulaştım buraya gelene kadar yeterli tuz alımı yapamadığım için ellerimde şişkinlik ve artan böbrek faaliyetleri oldukça sık mola vermeme sebep oluyordu bu yüzden Sölöz'de bayağ bayağ aldım sandalyeyi çektim gıda takviye masasına, başladım yemeye içmeye tuzlu gıdaları tercih ediyordum bu sırada Aydos537 arkadaşlarımdan 90k koşucusu Turgut Baş'da yanıma gelmişti.
 Turgut'u gönderip biraz daha dinlendikten sonra başladım devam etmeye ve artık tırmanışlar ile baş başaydım yolda Ayhan abiye ( Özsoy ) rastladım onunla sohbet etmek iyi geldi uzun süre beraber yürüdük. Bir süre sonra 30km beraber yürüyüp birbirimize destek olacağımız 140k koşucusu Bünyan abi ile tanıştım onun da dizinde ağrılar var ve beraber yürümeye karar veriyoruz 75.km de çok bitkin hissedince abi duralım dedim biraz esneme yaptıktan sonra ağaç kütüklerine oturup dinlenip düşünmeye başladım acaba durumumuz nasıldı ? aklıma yine Aydos537'den arkadaşım Harun Alışır geldi kendisi de burada 140k parkurunda olacaktı ama rahatsızlığı nedeniyle son dakikada vazgeçmişti, hemen Harun'u arayıp saat kaçta nerede olmamız gerektiğini sordum saat 13.30 du ve 10km ilerdeki 86 km kontrol noktası Narlıca'ya ulaşmak için 4 buçuk saatimiz olduğunu söyleyince keyfim yerine geldi kısa bir süre sonra yürümeye tekrar başladık, Bünyan abi baton kullanıyordu bense sıkı bir baton karşıtı olarak batonsuz yürüyordum fakat  Bünyan abinin ısrarı ile yerden ucu çatallı sağlam bir ağaç parçası buldum toprak inişlerde bu doğal baton o kadar işime yaradı ki ona  bir kardeş aramaya başladım ancak iyi bir baton bulmak çok zordu. 
Sonunda kör topal Narlıca'ya ulaştık kontrol noktasında herzamanki beyefendiliği ile Aykut Çelikbaş vardı bizimle ilgilenip devamı için moralimi yükseltip yorucu yolculuğumuza bizi hazırladı artık 86 km geride kalmış önümüzdeki 54 km.i tamamlamak için ise yapmamız gereken saat  23:00'a kadar 121. Km derbent kontrol noktasına ulaşmaktı.
Narlıca'dan hareketle birlikte inişli çıkışlı çok vakit kaybettiren patikalar dizisi de başlamış oldu daracık keçi yollarında batonumu kullanarak ilerliyordum bir süre sonra diğer eşini de buldum 2 doğal batonuma kafamın içinde methiyeler diziyordum, batonları İstanbul'a getirip kabuklarını soyup biraz bakım sonrası ateş ile renklendirmeyi kafama koydum onlar artık benimdi. 96.km Müşküle'ye gelirken Bünyan abi ile tuzlu fıstık hayalleri kurmaya başladık Müşküle'de su harici başka bir destek olmadığını bildiğimiz için hemen bakkala girip tuzlu fıstık kalmadığını öğrenince hayal kırıklığı içinde çubuk kraker ve soda alıp biraz dinlenip devam etmeye başladık...

Süleymaniye 106. km üzerinde önemli bir kontrol noktasıydı çünkü oradan sonra 23.00 saat sınırı olan Derbent'e 15 km kalacaktı. Artık yağmur başlamış şiddetini iyiden iyiye arttırıyordu, Müşküle ve Süleymaniye arasında sadece 10km vardı fakat zorlu patika inişleri ve çıkışları mesafe kat etmeyi engelliyordu bu sırada Cezayir'li Hammadi ve Seri ile tanışıp beraber ilermeye başladık patika bitip açık alana çıkınca 2 dakika nefeslenmeye karar verdik ve güzel manzarayı değerlendirip fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedik....

Seri ve Hammadi ayrılınca Bünyan abi ile yürüme faslına küçük küçük koşular eklemeyi denedik Bünyan abi toparlamıştı ama benim acılarım ağrı kesicilerin etkisi azaldıkça artıyordu, 4 tane ağrı kesici kullandım bu kadar ağrı kesiciyi neden aldığımı hiç bilmiyorum normalde yanımda ilaç taşımam sanırım içime doğmuş olacaklar.
Hava karardıktan sonra tekrar patikalar başladı 10 km bitmek bilmiyordu süre inanılmaz derecede hızla akıp geçiyordu yağmur ve çamur her yerimizi kaplarken, Cezayir'li arkadaşlardan Seri hızlanınca geride kalan Hammadi'yi yakaladık Hammadi ve ben yavaş kalırken Bünyan abi hızlanınca onu durdurmadık ve ışıkları görünen Süleymaniye'ye doğru çamur içinde bata çıka ilerlemeye devam ettik. Ayakkabılarımı 55k.da nike terrra kiger ile değiştirmiştim çamura karşı elinden geleni yapsada tabanda toplanan koca koca çamur blokları yürümeyi çok zorlaştırıyordu koşamadığımız için ise hızla üşüyor bundan sonrası için endişelerimiz iyice artıyordu yoğun yağmur ve soğuk altında Süleymani'ye girdik Hammadi devam etmekten vazgeçmişti, kontrol noktası sıcacık sobası ile bir köy kahvesiydi içeri girerken gönüllü arkadaşlardan biri batonlarımı elimden aldı  hoooop dedim onlar lazım bana kaybetme dedim ve içeri girdim içerde yarışı terketmiş birçok koşucu arkadaş vardı görevliler ne yapacağımı sorduklarında devam dedim dışarı doğru bağırdılar 23 devam ediyorrrrrr, ardından saatime baktığımda 21:00'i gösteriyordu kısa bir hesap yaptım çamur içinde soğuk ve sisli bir havada 15 km boyunca patikalar içinde yürüyerek 2 saatte Derbent'te olmam imkansızdı ve sağlığımı daha fazla riske etmeyi göze alamayarak çekilme kararı aldım ilk anda çok üzülsem de bazen böyle kayıpların daha sonraki yarışlar için çok önemli bir deneyim olduğunu düşünüyorum.
Evet 21 saatlik kendimle verdiğim mücadele, soğuk bir gecede, güzel İznik'in sevimli bir köyünde sona erdi, organizasyonda emeği geçen herkese özellikle gönüllülere en içten teşekkürlerimi sunuyorum, koca bir yarış belki sağlık sorunları sebebi ile sekteye uğramış görünsede yapılmış strateji hataları, beslenme desteğine özen gösterilmeyip şeker ağırlıklı olması,  katılacağımız yarışlarda en ufak bir detayı atlamamız gerektiğini gösteriyor. Sıradaki hedef 30 Ağustos'da Chamonix'deki 120 km 7200 irtifa kazanımlı TDS yarışı, herkese sağlıklı ve spor dolu günler diliyorum... 


Bu arada batonlarımı Süleymaniye'de unuttum, umarım ihtiyaç sahibi birisinin eline geçerler...

Yorumlar

  1. Tebrikler Alp. Baştan sona bir cesaret ve mucadele hikayesi. Keyifle okudum. Umarım hızlıca toparlanir hedef yarışını keyifle bitirirsin. Başarılar.

    YanıtlaSil
  2. O anları yaşamış kadar oldum, çok keyifle okunulası bir yazı olmuş,elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salomon Kapadokya Ultra Trail 116 KM 3400M+

YİNE YENİDEN GÜZEL KAPADOKYA… 2015 yılında Kapadokya Ultra maratonunda 60 km koşup finish çizgisine geldiğimde 110 km için hazırlananları izleyip, inanılmaz bu çılgınlık demiştim ancak kendime itiraf edemesem de içimde bir yerlerde bunu yaşama arzusu çoktan alev almıştı bile… ÜŞÜYORUM… Üzerinden 2 gün geçti, yarış 22 Ekim günü başladı, benim için 23 Ekim 05:40 da bitti. Bugün 25 Ekim ve ben hala üşüyorum düşündükçe de   içim donuyor. Neyse en iyisi baştan başlamak hadi 1 Ocak 2016’ya dönelim… HAZIRLIKLAR Bu yarışa hazırlanmanın en iyi yolu antremanların arasına yarışlar koymaktı ve ilki 16 Nisan tarihindeki İznik Ultra 80k oldu. Bu yarış için 3 aylık bir program uyguladım ardından 3 yarışa daha katıldım Mayıs ayında Çekmeköy ultra 60k, 26 Haziran Sapanca ultra 50K ve son olarak Eylül ayında Kaçkar ultra 64K . Doğa harikası Kaçkar ultra zorluk derecesi ile gerçekten müthiş bir antreman olmuştu fakat yarattığı yorgunluk 1 ay sonra başlayacak Kapadokya ultra

ÇEKİRDEK - Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017

Senin için çekirdek yemek kadar kolay, kulağa hoş geliyor aslında, koş gitsin, sen ne kilometreler katettin bunumu yapamayacaksın, belki de yapamam belki de yaparım, haydi bu sefer de hislerimiz üzerinden bir ultra koşuya bakalım... Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017 120 kilometrelik Utmb/Tds maratonum 1 Eylül'de sona erdiğinde sıradaki hedefim aylar öncesinde belliydi, Türkiye'nin en iyi yarışlarından biri olan Kapadokya Ultra maratonunda 60k koşacaktım ancak daha önceki yıllarda 110k ve 60k parkurlarını tamamlamış olduğumdan 36k'da koşmaya karar verdim böylece hem tüm parkurları tamamlamış olacak hem de kendime daha kolay bir koşu ile ödül vermiş olacaktım. Kazın ayağı böylemi bunu daha sonra anlatacağım şimdilik yarış öncesine dönelim... Yarışlara mümkün olan en erken tarih ve saatte gitmeye çalışırım, ortama alışmak son hazırlıklarınızı rahat rahat yapmak çok önemlidir, bu sebeble 20 Ekim sabahı erken bir uçuşla güzel Ürgüp sokaklarının havasını teneffüs etmeye

Latmos Ultra 2021

Bodrum-İstanbul güzergahındaki Bafa gölü, birçoğumuzun mola verip çaylarımızı yudumlayıp yolumuza devam ettiğimiz bir su kıyısı gibi akıllarda yer eder. Geçen haftaya kadar benim içinde öyle olan Bafa gölü, Limitsensin'in düzenlediği Latmos Ultra Maraton'una katılmamla bambaşka bir çerçeveye büründü... Bafa gölünün arkasına geçmenizle birlikte sizi kucaklayan eski Karia yolu, aklınızı başınızdan alıyor... Yarış 10/17/45k.lık oldukça tırmanışlı ve sert zeminli parkurlarda koşulmakta. Organizasyon genel olarak oldukça başarılıyken, Otel ve pansiyonların kendilerine daha fazla yatırım yapmaları gerekiyor bu sebeple konaklama konusunda beklentilerinizi çok yüksek tutmayın. İleride Turizm bakanlığının da destekleri, biz koşucuların bölgeye yapacakları tanıtımlarla belki daha sevimli daha konforlu bir hale geleceklerdir... Yarışçılara özel birkaç not düşmem gerekirse, zemini iyi tutan ayakkabılar şart bunun yanında 17k parkuruna katılacaklar o kadar zorunlu malzemeyi taşımamak is